Pages

21 Temmuz 2010 Çarşamba

Issiar Dia Fenerbahçe'de

Galatasaray'ın ardından Fransa Ligue 1'den bir sağ açık - forvet mevkiinde oynayan ve 87 doğumlu oyuncu da an itibarıyla Fenerbahçeli oldu. Issiar Dia ve Pino iki tane kapalı kutu oyuncu. Ligimiz onlara neler sunacak onlar bize neler verecek zamanla göreceğiz.

19 Temmuz 2010 Pazartesi

Juan Pablo Pino: 'el mago'

Galatasaray Spor Kulübü Resmi Sitesi bir kaç dakika önce Juan Pablo Pino'nun Galatasaray'lı olduğunu belirten haberi yayına soktu. Bir kaç saat içinde tuttuğum iki takımın transferleri ile sevindim. İnceleme yazıları kısa bir süre sonra.

Joe Cole Liverpool'da


Joe Cole bu yaz serbest kaldığı Chelsea'den sonra Tottenham, Arsenal ve Liverpool'un girdiği amansız transfer mücadelesinden KOP tribününü tercih etti. Kendisini gelecek sene Anfield Road'da kırmızılar içinde izleyeceğiz.

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Kısa Kısa : Transfer Dedikoduları Ada Basını

İlk dedikodumuz Real Madrid kalecisi Iker Casillas'ın ağzından çıkmış sözlerden oluşuyor. Ashley Cole'un Madrid ekibine yakın olduğunu onunla oynamaktan mutluluk duyacağını açıklamış son dünya şampiyonu kaleci. The Sun'a göre transferde konuşulan rakam 30 milyon euro. 29 yaşında bir oyuncu üstelik bir sol bek için bu fiyat oldukça fazla zira Maicon'a 35 milyonu vermekten kaçınmıştı Real Madrid. Ancak önümüzdeki günler neler getirir bekleyip göreceğiz. Ashley Cole, Real Madrid’le anılırken Chelsea de boş durmuyor tabi ki. Onların gündeminde de 21 yaşındaki Mesut Özil ve 23 yaşındaki Sami Khedira var.

Daily Star’a kulak verdiğimizde ise karşımıza çıkan transfer söylentisinin kahramanı olarak Mario Balotelli’yi görüyoruz. Chelsea, Man United ve Man City kapışması sezon öncesi 19 yaşındaki sorunlu İtalyan için başlamış durumda. Transferde konuşulan rakam ise 28 milyon euro. The Times’a göz attığımızda da yine karşımıza Man City çıkıyor. Robinho ve Craig Bellamy’nin satışlarından yaklaşık 80 milyon euro umuyormuş City ama fazlasıyla hayal ürünü bu rakam. Zira kendileri gibi harcayan kulüp bulmak çok zor. Fakat Robinho için AC Milan’ın ısrarcı olması ve şampiyonlar ligi bileti alan Tottenham’ın Bellamy ve Micah Richards’ı birlikte istemesi gündemi meşgul etmiş durumda.

Liverpool orta sahası ve Arjantin kaptanı Javier Mascherano ise genellikle oyuncuların nefret kustuğu Rafa Benitez ile İnter’de çalışmak istediğini açıkladı. Daily Mirror ise bu transfer haberini görmezden gelirken manşetlerinden birini Roy Hodgson’un Monaco’lu Park Chu-Young’a 6 milyon euro önerdiğine ayırmış. Güney Koreli forvet henüz 25 yaşında. Birmingham patronu Alex McLeish ise Ryan Babel için 8 milyon euro ödemeye hazır olduklarını açıkladı.

Sunderland menajeri Steve Bruce’un hayallerini ise Paraguay’lı ve Dortmund oyuncusu Nelson Valdez süslüyor. İngiliz milli takımında da transfer dedikoduları söz konusu fakat Capello’nun yardımcıları için geçerli bu söylentiler. Mauro Tassotti ve Walter Zenga’yı yanına isteyen teknik adamın dileği olacak mı yakında göreceğiz. Otmar Hitzfeld’in ismi ise hocasını Liverpool’a kaptıran Fulham ile anılmaya başladı çoktan. Aradaki tek engelin İsviçre ile 2 yıllık daha kontratının bulunması olduğu konuşuluyor.

13 Temmuz 2010 Salı

Dünya Kupası'na ve Afrika'ya Veda

Turnuvanın akıllarda kalan en büyük kahini. Ahtapot Paul.

Şampiyon İspanya...

Kendi ekollerini örnek alan İspanya'ya üçüncü finallerinde kaybettiler. Ancak yaşadıkları onur çok büyüktü.

Kupayı getiren golün sahibi altın nesilden İniesta.

Final sonrası coşkusu. Soccer City Stadyumu ve Johannesburg.

Torres'i gol atarken göremedik ancak oldukça iyi fotoğraf çektiği geldi kulağımıza :)

Finalin kaderindeki iki isim Robben vs Casillas.

Turnuvanın üçüncüsü, medeniyetlerin birleştiği takım genç Almanya.

Gururu fazlasıyla hak eden bir isim. Hollanda'yı finale taşıyan ve turnuvanın en iyi orta sahası Sneijder. Okunuşuyla Sınaydır :)

Finali İspanya'ya getiren isim, kupanın en iyi defans oyuncusu Puyol.

Asistlerinin de faydasıyla altın ayakkabılı gol kralı Müller.

Altın top ödüllü turnuvanın en iyi forveti Diego Forlan.

Fark yaratan isimlerin başında David Villa.

Kupa boyunca gerek oynadığı futbol gerekse hüzünlü Uruguay maçı sonrası turnuvanın en sempatik takımı olmayı fazlasıyla hakettiler. Gana...

Waka Waka'sıyla Shakira ve maskot Zakumi

Kupanın tek antipatik ekibi Fransa. Dostu düşmanı soğuttular kendilerinden.

Ev sahibi ülke Güney Afrika. Gruptan averajla çıkamamış olsalar da fazlasıyla keyif kattılar kupaya.

Turnuvanın sürpriz takımı Uruguay.

Yıllar öncesinin rövanşı mıydı bilinmez ama bu turnuva İngilizler için tam bir kabus oldu.

Robert Green ve İngilizlerin makus talihi.

Takımdaki başıbozukluk ona mal ediliyor olsa da baskıyı kaldıramadı Rooney.

Hayal kırıklığının sebebi aslında sadece Maradona. En iyi oyuncu olmak,teknik adamlıkta pek de işe yaramadı bu kez.

Yine Ronaldo ve yine hayal kırıklığı. En pahalı futbolcu o sadece iddiaları gün geçtikçe kuvvetleniyor sanki.

Hayal kırıklığı halkasının baş mimarlarından Kaka.

Tanrı'nın yeni eli Suarez.

Asamoah Gyan ve unutulmaz dakikada kaçan penaltısı.Günümüz Baggio'su Gana'dan...

Fazla söze gerek yok o Jabulani...

İsviçre maçı sonrası ve turnuva boyunca çok konuşulan aşk. Casillas ve muhabir sevgilisi.

Önceki turnuvanın kupa kaldıran efsanevi kaptanı Cannavaro.. Bu kez ağlayarak veda etti ilk turda kupaya.

Özbek hakem İrmatov hakemliğin ülke futboluna bağlı olmadığını fazlasıyla gösterdi.

Beckham giyindi, kuşandı ve izledi...

Cisse'nin dövme için başka yeri kaldı mı acaba?

Ev sahibi ülkenin gençleri...


Jabulani'nin hızına ancak o ayak uydurabilirdi :)

Kingson ve Howard.. Aynı karede iki kaleci.

Ülkelerin kardeşliği mi bilinmez ama centilmence bir turnuva tribünlere de sirayet etti turnuva boyunca.

Vuvuzela kıta Afrika'sında her türlü iş için kullanılıyor.Üreten çok laf yedi belki ama turnuvanın rengiydi doğrusu.

Foto muhabirleri dünya kupasında yine iş başındaydı onların emekleriyle bu unutulmaz kareler hatıralarımız olarak kaldılar.

Brezilya ve Fildişi Sahilleri.. Kardeş kardeş evlerine döndüler. Sadece zamanları farklıydı.

Messi'nin olduğu gibi tüm dünyada giyilip kutlamalara gitmesi planlanan Arjantin formaları askılarda kaldı.

8 Temmuz 2010 Perşembe

Kısa Kısa

Gündemdeki haberlere kısa kısa yorumlarla bir göz gezdirelim.


Dün gece 2010 dünya kupası ikinci yarı final maçı oynandı İspanya ile Almanya arasında. İki takımın da oldukça temkinli başladığı ve çok fazla gol pozisyonunun olmadığı maçta Katalan kaptan Charles Puyol havada asılı kaldığı pozisyonda kafayı vurarak takımını finale taşıdı. Genel olarak orta alan mücadelesi şeklinde geçen maçta önceki turlarda İngiltere ve Arjantin'e 4'er gol atan Almanya karşısında her zamanki gibi yüksek pas ve topla oynama yüzdesini yakalayan İspanya 2 sene önce Avrupa Şampiyonası finalinde olduğu gibi 1-0'lık galibiyet alarak finale yükselerek Hollanda'nın rakibi oldu.


Gaziantepspor büyük bir transfer gerçekleştirerek Clasura'nın gol kralı Argentinos Juniors'un 23 yaşındaki forveti Victor Ismael Sosa'yı kadrosuna kattı. 4.5 milyon dolarlık transfer bedeli ile 5 yıllık sözleşme imzalayan Sosa forvet mevkiisinde görev yapıp bitiriciliği oldukça iyi bir futbolcu.

Çılgın iddaa'cı Ahtapot Paul final maçını da yorumlamış. Bu kez 'Hollanda rahat alır, banko 1.' demiş Paul. Dünya kupasındaki inanılmaz yüksek maç tahmini yüzdesini finale de taşırsa efsane olacaktır muhtemelen Paul. Ama bence bu kez yanılacak ve İspanya kendisini salata yapmaya yollayacak.

Euroleague'de 2011 grupları kuraları çekildi. Temsilcilerimiz C ve D gruplarına düşerken Efes Pilsen en zor grupta yer aldı. Onun ardından zor diye tanımlayabileceğimiz diğer grup ise C grubu. Bakalım temsilcilerimiz ilk 4'e girebilecek performanslar sergileyebilecek mi? Bu arada A ve B gruplarına son gelecek takımlar için yapılan eşleşmelerde de Banvit, Le Mans'la eşleşti ancak işleri gerçekten çok zor.


Son olarak da bir transfer spekülasyonundan bahsedelim. Galatasaray, Sunderland'in Arnavut ön liberosu Lorik Cana'yı kadrosuna katmak üzereymiş. Pek çok haber sitesine düşen bu habere göre Galatasaray Mehmet Topal'da boşalan ön libero mevkisine yerleştirmeyi planlıyor hırçın Arnavut'u. Genel özelliklerine şöyle bir göz atarsak çok hırslı, mücadele eden, agresif, arkadaşlarını saha içinde yönlendirmeyi başarabilen, rakibi durdurabilen ve ısırabilen bir orta saha oyuncusu. 24 yaşında Marsilya gibi bir kulüpte kaptanlık yapan Cana'nın en büyük dezavantaji fazlasıyla sert oyunu ve hakemlerle fazla diyaloğa girmesi. Bu da onun göreceği kart sayısını arttıyor doğal olarak. Eğer gelirse iyi ve yararlı bir transfer olur Galatasaray'a. Bekleyip göreceğiz.