Pages

31 Ağustos 2010 Salı

Aslan'da Son Gün Bombaları



21# Zvjezdan Misimović



6# Emiliano Insúa

28 Ağustos 2010 Cumartesi

Yüksek Atlamanın Yıldızları

Blanka Vlasic - Emma Green
Severek izliyoruz...

26 Ağustos 2010 Perşembe

Bir Efsane : Şampiyonlar Ligi Kura Çekimi


Resmi büyütmek için üzerine tıklayınız.

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Kısa Kısa: Günün Haberleri




Diğer haberimiz ABD Ulusal Basketbol takımından. 13 kişilik Dünya Şampiyonası kadrosunu 12'ye indirmek için son çıkacak kişi Rajon Rondo oldu. İlk bakıldığından 'başka adam mı bulamadınız?' gibi bir tepki versem de olayın iç yüzü dışarıdan bakıldığı kadar basit değilmiş. 2 hafta önce dayısını kaybeden Rondo takımdan affını istediğini çünkü basketbola konsantre olamadığını söylüyor. Koç Mike Krzyewski tarafından yapılan açıklamaya göre ise Rondo, Avrupa basketboluna uygun değil ve şut yönündeki eksiklği onun takımdan çıkarılan son basketbolcu olmasına sebep olduğu şeklinde. Rondo'nun inanılmaz top kapma sezgisi ve hızı ABD milli takımını bir üst seviyeye çıkarabilecek düzeydeyken Koç Krzyewski'nin de belirttiği şut eksikliği sorun çıkartabilecek bir durumdu. Zaten yıldızsız olan ABD milli takımının bu senenki flaş oyunculardan Rondo'nun da kadrodan çıkarılması ile ne şekilde etkileneceğini 28 Ağustosta başlayacak Şampiyonada göreceğiz.


Tam 10 sene önce bugün. 25 Ağustos 2000. Galatasaray Uefa Kupasını kazandığı için Şampiyonlar Ligi'ni kazanan Real Madrid ile Süper Kupa maçı oynama fırsatını elde etti. Jardel'in penaltısına Raul penaltı ile cevap verince 90 dakika berabere bitti ve uzatmalarda Galatasaray tarihindeki nadir olumlu hareketlerinden birini yapan Fatih'in orta-şut karışımı vuruşuna Jardel'in sihirli ayağı ile dokunuşu neticesinde Galatasaray Süper Kupa'yı müzesine götürdü. 10. yılı kutlu olsun!

22 Ağustos 2010 Pazar

Los Turcos : La Coruna'nın Efsanesi


Tarihimizde Akdeniz bir Türk gölü haline geldi klişesi oldukça ünlüdür. Bunun gerçekleşmesi de 16.yy ve Hızır Reis dönemine rastlar. Kanuni Sultan Süleyman'ın verdiği isimle Hayreddin Paşa dönemine. Bizim bildiğimiz isimle abisi Oruç Reis'e Avrupalılar tarafından sakalının kızıl rengi sebebiyle takılan ve kardeşinde de devam etmiş olan Barbaros Hayreddin Paşa dönemidir Akdeniz'i Türk gölü haline getiren. Andrea Doria komutasındaki Haçlı donanması karşısında kazanılan Preveze Deniz Savaşı ise onun için doruk noktasıydı. Efsanemize konu olan kısım ise Barbaros Hayreddin Paşa'nın deniz seferleri sırasında önce Fransa ardından da İspanya'da kurduğu dostluklardır.


Galiçya seferleri sırasında çok yakında bulunan La Coruna'da yerel yöneticiler ve bölge ileri gelenleri gerek Osmanlı'nın o dönemki gücü gerekse Barbaros Hayreddin Paşa'nın tutumları karşısında Türklerle oldukça iyi anlaşmışlar. Vigo şehri halkı da La Coruna karşısında tepkilerini "los turcos" diyerek ve kendilerince dalga geçerek ortaya koymuşlar. Geçen yıllarda ağızlarda iyice yerleşen bu tabirden La Coruna halkı gurur duymaya ve evet biz Türk gibi güçlüyüz diyerek ters psikoloji ile karşılık vermeye başlamışlar.


Günümüzde 34,600 kapasiteli Riazor Stadı'nda da devam eden bu Türklüğü sahiplenme duygusu La Coruna halkı için içten gelen ve fazlasıyla benimsenmiş bir duygu. Şehir sokaklarında halen Türk bayrağı baskılı tişörtler ile dolaşan Deportivo tarftarlarına rastlamak mümkün. Deportivo'nun baş amigosunun ağzından dinlediğimizde ise geçmişten gelen bu los turcos seslenişi ile maçlarda kendilerince bizimle dalga geçmeyi sürdürdüler. Biz bu durumdan rahatsız olmayı bırakın kendimizi maçlarda İspanyol değil Türk hissediyoruz diyecek kadar ileri gitmiş durumda. Kulüp başkanı Augusto César Lendoiro ve şehirde mikrofon uzatılan herkesin ağız birliği ettiği tek konu ise biz "los turcos" olarak anılmaktan gurur duyuyoruz çünkü biz Türküz. Deniz tarafındaki kale arkasında başlayan Türk bayrağı açmak ise los turcos baskısından kurtulabilmek ve bundan memnun olduklarını ifade edebilmek için aldıkları bir karar.


La Liga'yı teknik direktör İrureta yönetiminde 2000 yılında kazanmayı başaran Deportivo 2003-04 sezonunda Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinde Milan'ı 4-1'in rövanşında kendi evinde 4-0 yenerek unutulması imkansız bir başarıya imza atmıştır. Ancak, yarı finalde kupayı kazanacak olan Porto'ya elenmişlerdir. 2000-01 sezonunda da Şampiyonlar Ligi çeyrek finali oynamışlar, İngiliz Leeds United takımına elenmişlerdir. Ülkemiz takımı Galatasaray ile aynı dönemde onlar da en parlak devirlerini yaşadılar. 2004 yılında oynanan Deportivo La Coruna - Panathinaikos karşılaşmasında görsel şovda en büyük yer Türk bayrağına ayrılmış ve Yunan takımı karşısında bundan daha da övünmüşlerdi.

Avrupa'da Süper Kupa Gecesi

Yaklaşık olarak aynı dakikalarda iki büyük ligin süper kupa maçları oynandı saatler önce. Barcelona ilk maçta 3-1 kaybetmişti ve yedek ağırlıklı oyuncularla oynamanın cezasını acaba çekecek miydi? Camp Nou'daki karşılaşmaya Kanoute ve L.Fabiano olmadan ve eksik başlayan bu sefer de Sevilla idi. Abdoulay Konko'nun 14. dakikada kendi kalesine attığı golle Barça öne geçerken aslında gol kendi kalesine değil tamamen Pedro'nun becerisiydi. 25, 44 ve son dakikada sahneye çıkan isim ise tribünlerin büyük coşkuyla desteklediği Lionel Messi oluyordu. İkinci golde Xavi'nin yaklaşık olarak tüm Sevilla defans ve orta sahasının arasından geçirerek attığı ara pası ise izlerken müthiş keyif veriyordu. Sonuç olarak Katalanlar, daha önce 8 kez kazandığı Süper Kupa'nın sahibi oldu. Diğer karşılaşma ise bizi Çizme'ye götürüyor ve Serie A'nın son şampiyonu Inter, İtalya Kupası finalisti Roma ile oynadığı Süper Kupa maçını 3-1 kazanarak, sezonun ilk kupasının sahibi oluyordu. 21.dakikada John Arne Riise'nin golüyle 1-0 yenik duruma düşen Benitez'li İnter, 42. dakikada Goran Pandev ile beraberliği sağladı ve ilk yarıda karşılıklı gollerle 1-1 tabeladaki yerini alıyordu. 70. dakikada Inter'i 2-1 öne geçiren Kamerunlu Eto'o, 80'de farkı ikiye çıkarırken gecenin kahramanı oluyor ve Sneijder'in güzel oyunu da kupayı İnter'e getiriyordu. Avrupa'da Süper Kupa gecesinde favoriler kazandı ve sezon öncesi kupalarına kavuştular.

20 Ağustos 2010 Cuma

Kısa Kısa : Futbol Gündem

37 yaşındaki efsane Hollanda’lı orta saha oyuncusu Edgar Davids Crystal Palace forması altında yeniden sahalara dönmeye hazırlanıyor. Merakla ve gözlüklerle bekliyoruz onu.

11 defa İtalya milli olmuş ve Liverpool formasıyla geçtiğimiz sezon 28 maça çıkmış olan Alberto Aquilani için Roy Hodgson bu sezon kiralık gitmesinin yolunu açtı. Maç eksiği olduğunun da dikkatini çekti. 20 milyon euro bonservis ile Xabi Alonso’nun yerine gelen Aquilani bu sezon yerini 4,5 milyon euroluk Poulsen’e kaptırmak üzere. Orta saha ihtiyacı olan takımlara transferin son günlerinde duyurulur.
Gelelim Man.City’nin transfer çılgınlığına. Genç ve fazla gelecek beklediğim bir oyuncu olan Ireland, James Milner karşılığında gönderildi. Milner iyi bir oyuncu belki ama ülkemiz tabiri ile öyle çok oyuncu var piyasada diye düşünüyorum.

Bir Londra derbisi ve Sol Campbell transferi sonrası yaşanan Arsenal – Tottenham gerginliğine bir yenisi eklenir mi bilinmez ama William Gallas Arsenal’in serbest bıraktığı eski kaptanı Tottenham’la anlaşmış durumda. Derbiyi izlemek güzel olacak. Gallas transferi sonrası Everton orta sahası Steven Pienaar’a da 6 milyon euro bonservis önerdiği açıklanan Tottenham bir de Lass Diarra’yı kiralamak niyetinde hadi hayırlısı.
İngiltere’den transfer dedikodularına göz attığımızda ise karşımıza Dirk Kuyt’un Benitez’le İnter’de buluşacağı söylentileri çıkarken bir diğer önemli haber de Mesut Özil transferi sonrası kadroda düşünülmediği söylenen Rafael van der Vaart’ın Manchester United’a göz kırptığı üzerine.
Fransa ve Marsilya’ya baktığımızda da Niang’ı Fenerbahçe’ye kaptırdıktan sonra yine FB’nin gündeminde olduğu söylenen diğer bir Fransa ligi oyuncusu Loic Remy’yi kadrosuna kattığını ve Milos Krasic’in de Juventus – Fenerbahçe – CSKA Moskova üçgeninde 15 milyon euro bonservisi ile İtalya yolunu tuttuğu ve Juventus’un transferi kapadığını görüyoruz.

Avrupa'nın Yolları Taştan

Dün gece Uefa Avrupa Ligi'nde 3 temsilcimizin maçları vardı. Galatasaray Ali Sami Yen'den Karpaty ile 2-2 berabere kalırken, Fenerbahçe PAOK'a, Trabzonspor'da Liverpool'a deplasmanda 1-0 yenilerek döndüler.

Galatasaray, geçen seneden akıllara gelen Beşiktaş'ın Ukrayna'lı Metalist faciasından dolayı temkinli yaklaşmıştık bu maça. Ancak açıkçası bu kadar teknik kapasitesiz sadece fizik gücüne ve koşmaya dayanan bir futbol oynayan takıma karşı bu kadar aciz bir GS göreceğimi tahmin etmiyordum. Yine saçmasapan yenen iki gol ve ilk yarıda sahada olmayan bir GS. Mehmet Batdal top alamıyor aldığında da üzerine çıkan 2 3 savunmacının arasında kayboluyordu. Sakatlanıp çıkınca yerine giren Baros tecrübesiyle biraz daha harket getirdi takıma.

İkinci yarı takımın uyuyan halini değiştiren en önemli etmen taraftardı. Uyuan devi uyandırdılar resmen. İkinci yarı biraz daha kıpırdanan GS oyunu rakip sahaya yıkmak için çok zorlanmadı. Bu da doğal olarak golleri getirdi. Kewell bireysel yetenekleriyle çok güzel iki asist yaptı. Baros ise her zamanki gibi nerede duracağını çok iyi biliyordu. Sonuç olarak yine kötü bir oyun ve nispeten kötü bir skor. Ama inanıyorum GS kuyruğu sıkıştırmadan iyi top oynayamıyor. Bu sebeple ikinci maçta bir önceki turda olduğu gibi farklı bir galibiyetle Türkiye'ye döneceğimizden ve turu geçeceğimizden eminim.

Her ne kadar Liverpool sempatizanı olsam da bir Türk takımı ile oynadığı maçlarda susmak geliyor içimden. Açıkçası dünkü maçı izledikten sonra ise Trabzonspor ile gurur duydum. Anfield Road'da büyük bir baskı ve atmosfer altında gerçek oyunlarını ortaya koyup 3 4 yerler laflarını dinlemeden Trabzon'a avantajlı bile sayılabilecek bir skorla dönmeyi başardılar.

Özellikle kaleci Onur Kıvrak'ın etkili oyunu ve kurtardığı penaltı ile birlikte dirençli orta saha Liverpool'un üstün oyununu oynamasını engelledi. Umut yine gol kaçırma hastalığına yakalanmasa belki deplasmanda atılan gol avantajından Trabzonspor bugünkü umudunun bir kaç kat fazlasını yaşayacaktı. Liverpool açısından bakarsan ise Kuyt Gerrard'ın oynamadığı Torres'in sonradan girdiği bir maçta sanıyorum bundan daha fazlasını beklememeleri gerekiyordu. Joe Cole ilk Premier Lig maçında kırımızı kart görüp takımını 10 kişi bıraktıktan sonra bu maçta da penaltı kaçırdı ve olası bir turu büyük ölçüde garantileme fırsatını tepti. Trabzon'daki maçın güzel geçeceğini düşünüyorum.

Yunanistan'daki maçta ise 10 kişi kalan PAOK karşısında hücumda çoğalamayan Fenerbahçe 1-0'lık skorla mağlup oldu. Açıkçası Fenerbahçe'nin işinin çok zor olacağını düşünüyordum ama beklediğim kadar iyi değildi Yunan ekibi. Fenerbahçe'de ortasahada Emre'nin olmaması direnci düşürse de savunmada Lugano'nun gelişi ile toparlanma meydana gelmiş. İkinci maçta Fenerbahçe Alex'in iyi oyununa bağlı olarak turu geçebilir.

17 Ağustos 2010 Salı

Mesut Özil Real Madrid'de

Uzun süredir transfer gündemini işgal eden Mesut Özil sonunda yeni takımına kavuştu. Mourinho'nun dünya kupasında iz bırakmış Alman milli takımından Khedira sonrası yaptığı ikinci transfer. İkisi de yıldız adayı ve ikisi de fazlasıyla genç yaştalar. Kaka'nın uzun süreli sakat olduğu bir dönemde ilk 11 için büyük avantajlı görüyorum Mesut Özil'i. Klaus Allofs'un direnmesine rağmen ya da fiyat artışı için uğraşmasına rağmen Türk asıllı yeni fenomen artık Real Madrid'de..

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Trabzonspor 2010-2011

Taze taze başlamış olan yeni sezonda ligimizde ciddi ciddi şampiyonluğun en büyük adaylarından biri Trabzonspor. Zira takımın başında geçen yarım sezondan kalma bir alışkanlık ve ligimizin futbolcuları üzerindeki hakimiyeti ile Şenol Güneş bulunmakta. Rijkaard'ın elindeki kalitesiz kadro ve 4-3-3 ısrarı. Aykut Kocaman'ın kaos ortamında sezona başlayışı rakiplerinde handikaplar olarak göze çarparken, Schuster'in eline bırakılan bir nevi rüya kadro ve son şampiyon Bursaspor ise daha bir takım görüntüsü vermekteler. Trabzonspor'u kendi fikrimce sezonun şampiyonluk adayı olarak görüyorum ve Fenerbahçe ile kıyasıya bir kapışma bekliyor bizleri. Bir Galatasaray taraftarı olarak bu sezon GS ve Bursasporu 4 ve 5. sıralar için beklemekteyim. Beşiktaş da yedeklerinin sahadakiler kadar etkili olmaması sebebiyle ancak şampiyonlar ligini zorlayacaktır.

Trabzonspor'u kadro bazında inceleme altına alacak olursak, başlayacağımız ilk nokta Şenol Güneş'in öğrencisi olarak çok zor bir görev yeri olan kaleciler. Onur Recep Kıvrak - Tolga Zengin - Bora Sevim. Geçtiğimiz sezonlarda zaman zaman forma şansı bularak milli takıma yükselmiş Tolga Zengin'i kalede görürken Şenol Güneş döneminde yıldızı iyice parlayan ve milli takımdaki yerini alan Onur Recep Kıvrak Türk futbolu ve Trabzonspor adına fazlasıyla umut vermekte. Ancak geçen sezon hedeflerden uzaklaşmış bir takımın kalesinde başarılı olan Kıvrak için esas rüştünü ispat yılı bu sezon olacaktır.
Defans bölgesine göz attığımızda ise sağ bek olarak asıl yeri olmasa da oldukça başarılı olan Serkan Balcı'yı görmekteyiz. Gökhan Gönül'den sonra fikrimce milli takımda yedek beklemeyi hak ediyor. Zira Okan Buruk tarzı stili ile gerektiğinde orta saha olarak da görev yapabilir. Sol bekte ise Hrvoje Cale her maç aynı standartta görev alan bir isim. Hiçbir zaman maç kurtarıcı asistleri ya da kanat bindirmeleri olmaz fakat hiçbir zaman da sol bekten rakibe çok pozisyon vermez. Stoperlerde Egemen Korkmaz bir nevi enerji patlaması yaşayan oyun tarzı ile oynarken Arkadiusz Glowacki şimdilik soğuk kanlı yapısıyla Egemen'i destekleyecek nitelikte izlenim veriyor. Ferhat Öztorun, Remzi Giray Kaçar, Tayfun Cora gibi her an oyuna dahil olma potansiyelinde yedekler de savunma hattını zenginleştiriyor. Orta sahaya geldiğimizde ise defansın önündeki ikili olarak değerlendirmeye alırsak belki de en iyi oyuncular Trabzonspor'da. Ceyhun Gülselam ve Selçuk İnan. Onları destekler nitelikte oyunun her iki yönünü de başarıyla oynayan Gustavo Colman ise takım için kilit rol üstlenmekte. Drago Gabriç, Engin Baytar, Barış Ataş, Murat Tosun, Zafer Yelen, Barış Memiş ve Sezer Badur gibi fazlasıyla geniş yelpazede bir yedek kadro karşımıza çıkıyor. Hücuma yönelik orta sahalara baktığımızda ise oyunun kaderini değiştirebilecek ve gerektiğinde hücum hattında top tutabilecek iki yıldız isim karşımıza çıkıyor. İbrahima Yattara ve Alan Carlos Gomes da Costa "Alanzinho". Bu iki ismin yanında gerektiğinde forvette gerektiğinde de kanatlarda görev yapabilen Burak Yılmaz da ekleniyor.
Forvet hattında ise üç tane önemli isim dikkatimizi çekmekte. Bursaspor karşısında Süper Kupa'da ve ligin ilk karşılaşması olan Ankaragücü maçlarında toplam 5 gol atan Teofilo Gutierrez şimdilik formayı kapmış durumda. Ancak uzun yıllardır beklenen patlamayı yapamamış olmasına rağmen ligimiz şartlarında iyi bir oyuncu olan Umut Bulut ve yeni transfer Jackson Avelino Coelho "Jaja" ise birçok kulüpte bulunmayan zengin bir hücum hattını oluşturmaktalar. Jaja'nın sözleşmesine kendi isteği ile koydurduğu 12 milyon euro karşılığında serbest kalma maddesi ise Beşiktaş'a attığı golden ziyade kendine olan güvenini ön plana çıkartıyor.

Tüm bu değerlendirmeler ölçüsünde Trabzonspor orta saha ve hücum hattıyla oldukça güven veriyor. Bunun yanında savunma ve kale ise nisbeten daha zayıf görünmekte. Bol gollü maçlar ve göze hoş gelen bir oyun bekliyorum bu sezon Şenol Güneş ve ekibinden. Liverpool ile karşılaşacak olmaları ise şimdiden büyük bir heyecan veriyor tüm futbol severlere..

15 Ağustos 2010 Pazar

Liverpool 2010-2011

Blogumuzun resmi kulübü Liverpool'un 2010-2011 yılı öncesi genel incelemesini bugün oynanacak Arsenal maçından önce yapmak istedim. Transferler, gelenler, gidenler, takımın son hali vs vs.

İlk olarak geçen sene bizi kanser etmeye çalışan teknik direktör Rafa Benitez İnter'e gitti. Yerine ise geçen sezon mütevazi Fulham'a Avrupa Ligi'nde final oynatan Roy Hodgson geldi. Chelsea, Man.Utd. Man.City'ye nazaran biraz daha güçsüz bir kadro olmasını kapatabilecek en iyi teknik adam Hodgson'dı muhtemelen. O yüzden akıllıca bir teknik direktör hamlesiydi bu.


Teknik direktör transferinden sonra yapılacak en önemli iş ne bir yıldız transferi ne de sansayon yaratacak oyunculardı. Gerrard ve Torres'i takımda tutmak seneye gelmesi istenen başarıda en önemli parçaydı. Bu başarıldı. Takımın en önemli iki adamı takımda tutuldu ve üstüne Chelsea'den en az bu iki oyuncu kadar yetenekli bir diğer İngiliz Joe Cole getirildi, üstelik bedelsiz olarak.


Forvete takviye olarak Standart Liege'in golcüsü Milan Jovanovic geldi. N'Gog bir türlü istenen seviyeye gelemeyecek bana göre. Torres'in sakatlığında gol yollarının tamamen tıkanması geçen sene çokça yaşanan bir durumdu. 108 maçta 52 gol atan Jovanovic bu yaraya pansuman olacaktır. Orta sahada Mascherano'nun gitmesine kesin gözüyle bakılıyor. Muhtemelen bu sebepten dolayı top kesen, basan bir ön liberoya ihtiyacı vardı takımın. Adı FB ve GS ile de anılan Danimarkalı Christian Poulsen kadroya katılarak orta saha biraz daha güçlendirildi.


Şu haliyle kadro tekrar ilk 4 için oynamak adına uygun. Kalede Reina stoperde Carragher ve Agger yerleri garanti isimler. Sağ bekte bence dünyadaki en iyi 5 sağ bekten biri olan Glen Johnson solda ise geçen sezonun flaş ismi İnsua oynayacak. Gitmemesi durumunda Masherano (eğer giderse Poulsen) ve kaptan Gerrard orta sahanın ortasını oluştururken kanatlarda Maxi ve Kuyt yer alacaktır. 4-4-1-1'in ucundaki iki 1 ise Joe Cole ve Torres tarafından oluşturulacak.

Bugün sezonun ilk maçına Anfield Road'da çıkacak Merseyside'ın kırmızı tarafı. Son sezonlarda kah şansla kah başka etmenlerle Anfield'da başarılı sonuçlar alan Arsenal iyi bir sezon açılışı yapmak için gelecek bir kez daha. Güzel bir maç olacağını düşünmekle birlikte Torres'in tam hazır olmaması işi zorlaştırıyor. Yine de Liverpool sezona bir galibiyetle başlar diye umuyorum.

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Kabus Devam Ediyor: Sivasspor - Galatasaray

Federasyon 6+2+2 yabancı sınırını getirdi getirmesine ama bunu pek önemsemeyen Galatasaray yönetimi 'Cana, Kewell, Baros, Neill' 4'lüsü dışında yerli futbolculara güvenerek gitti Sivas'a. Jo gitti, Dos Santos gitti, Leo Franco gitti, Keita gitti, Elona gidecek, Kewell neredeyse gönderiliyordu. Peki kalanlar yeterli olabilecekler mi? Ben sanmıyorum.

Aykut Galatasaray kalecisi olabilecek bir adam değil. Neden Ufuk'a şans verilmiyor anlamak mümkün değil. Aykut kaleye gelen kalbur üstü tüm topları alıyor içeri. Şöyle bir Taffarel gibi Mondragon gibi top kurtardığını hatırlamıyorum bu adamın. Neill istikrarlı, Servet golde yerini kaybetti onun dışında fena değildi. Hakan Balta iyise çok iyi kötüyse çok kötü. Bugün kötü tarafından kalkmıştı sanırım. Golde hatası büyük.

Sabri'yi özleyebileceğim aklma gelmezdi belki ama Ali Turan'ı görünce insan bunu bile yaşabileceğini görüyormuş. Ali Turan tekte çok başarılı bir stoper. Tekrar ediyorum bir stoper. Neden sağ bek'e devşirilmeye çalışılıyor anlamış değilim. Zaten Rijkaard'ı anlamış değilim genel olarak. Biz Fatih Terim'den görmeye alışıktık bu atarlı hareketleri. İki sezondur takmış durumda Sivas'ın yardımcı hocasına. Türkiye'de dura dura kabadayı olmuş tüküren Hollanda'lı.

Orta saha ahı gitmiş vahı kalmış Ayhan'a emanet. Cana iyi hoş ama top yapamıyor. Mustafa Sarp'ın elinden gelenin en iyisi bu, golde güzel koşu yaptı. Uefa elemesi ve bu maçın en iyi adamlarındandı diyebilirim. İlk yarı forvetsiz oyunda ileride çoğalamadı doğal olarak sarı-kırmızılılar. Kewell biraz kıpırdandı o kadar. Mehmet Batdal ve Baros'un girişi yaşanan kavgada fizik gücü olması dışında Galatasaray'ın başka bir işine yaramadı. Biraz da galipten bahsedelim.

Mesut Bakkal bir Anadolu takımının yapabileceğinin en iyisini yaparak top oynatmamaya çalıştı Galatasaray'a kah vurarak kah basarak. İleride Ceyhun ve Mehmet Yıldız önderliğinde iyi işler yapmaya çalıştılar. Bunu da başardılar ellerinden geldiğince. Bu Galatasaray'ı yenmek için de biraz direnç göstermek yeterliydi gerçi.

Sonuç olarak kötü bir sezon açılışı yapan Galatasaray bir kaç tane daha transfere ihtiyacı olduğunu gösterdi. Arda yerine Barış kurtarıcı olarak giriyorsa orada kesin bir sorun vardır.

5 Ağustos 2010 Perşembe

Avrupa'da Devlerimiz ?

Dün gece Fenerbahçe Young Boys'a Kadıköy'de futbol oynamamanın sonucunda 1-0 yenilerek Şampiyonlar Ligi'nden elendi. İlk maçı izlememiş biri olarak duyduklarımdan FB'nin Young Boys'un elinden zor kurtulduğunu 5-6 yemediği için dua etmesi gerektiğini çıkartmıştım. Açıkçası duyduklarımdan olayların biraz abartıldığını düşünmüştüm ama Fenerbahçe'yi izledikten sonra az bile söylendiğini görmüş oldum dün. Fenerbahçe top oynamıyor, top oynamak istemiyor.

Maçla ilgili söylenecek fazla bir şey yok demek çok klişe belki ama dün maçı izlediyseniz eğer bana hak vereceksiniz. FB'de ne pas yapabilen ne koşabilen ne bir hücum varyasyonu yaratabilecek kapasitede paslar atabilen ne de pres yapan birileri vardı. Dia biraz kıpırdanmaya çalıştı bir de Volkan -yediği gol dışında- vasatın üzerinde oynadı. İlk maçta Kazım'ın yaptığını bu maç Stoch yaptı ve gayet doğru bir kararla kırmızı kart görüp belki de Aykut Kocaman'ın başını yaktı.

Genel olarak kötü bir oyun ile elendi FB. Yapılan yorumlar arasında en beğendiğimi de burada paylaşmak istedim. 'Futbol kazandı!'.


Gelelim diğer temsilcimiz Galatasaray'a. Daha zayıf rakibi OFK Belgrad karşısında ilk maçta 2-0 öne geçip 60'tan sonra kondisyon yetersizliği ve yapılan basit hatalar ile 2 gol yemiş turu zora sokmuştu. Açıkçası bu kadar iyi bir kadro için 'turu zora soktu' demek belki yanlış bir olay ancak takımın hala hazır olmaması bizi buna mecbur bırakıyor. Hazır olmama durumu sadece GS için geçerli değil elbet ve olası bir elenme durumunda ortalığın nasıl karışacağını hayal bile etmek istemiyorum. Bana göre ise Galatasaray rahat bir maç oynayıp bol gollü bir galibiyet elde edecektir. Kewell'ı özlemiştik bu arada!