Pages

8 Aralık 2010 Çarşamba

Rijkaard ve Kluivert


Amsterdamsche Football Club Ajax yani bildiğimiz futbolcu üretim merkezi olarak ünlü Ajax kulübünün iki efsanesi bir karede. Patrick Kluivert henüz altyapıda oynamakta ve A takım oyuncularına tüm dünyanın olduğu gibi o da hayran gözlerle bakmaktadır. Dönemin büyük starı Frank Rijkaard ile bir lig maçı öncesi resim çekilmiş ve mutluluktan havaya uçmuştur. Hagi'nin golünde sevinirken objektiflere yakalanan top toplayıcı çocukla aynı yaşlardadır o dönem...

Uykusuz Bırakan Penaltılar


Penaltı atışlarına maçın galibi belirlensin diye geçilse de, kazananı belirlemek her zaman zevkli ve kolay olmuyor. Aslında penaltı atışları oldukça eğlenceli gibi gözüksede sanki büyük bir eşitsizlik var bu durumda. Baggio'nun kaçırdığı penaltı ve Amerika 94, 2010’da hala hafızalarda iken penaltıların cazibesinden uzun yıllar kurtulamayacağız anlaşılan. Benim değinmek istediğim konu ise izlerken oldukça uzun sürüp uykumuzu getiren penaltı atışlarına sahne olan maçlar.

KK Palace vs Civics - (2005 yılı) -Namibya Kupası - 48 penaltı - (17-16)
A.Juniors vs Racing Club - (1988 yılı) - Arjantin Ligi - 44 penaltı - (20-19)
T.Wells vs Littlehampton - (2005 yılı) - FA Cup - 40 penaltı - (16-15)
Obernai vs ASCA Wittelsheim - (1996 yılı) - Fransa Kupası - 40 penaltı - (15-15)
Gençlerbirliği vs Galatasaray - (1996 yılı) - Türkiye Kupası - 34 penaltı - (17-16)
M.Herzliya vs Maccabi P.Tikva - (2006 yılı) - İsrail Kupası - 34 penaltı - (12-13)
Hollanda vs İngiltere - (2007 yılı) - Avrupa Ümitler Şamp. - 32 penaltı - (13-12)


Obernai ve ASCA maçı ise hava fazlasıyla karardığı için penaltı atışlarına devam edilemeden yarım kalmış. Artık Fransa'nın hangi köyünde oynandı maç bilinmez ama medeniyet bu olsa gerek:) Gençlerbirliği ve Galatasaray maçını o yıl radyodan dinlemiş olan ben ise en çok kaleci Hayrettin'e şaşıp kalmıştım. Spiker her seferinde de top ve Hayrettin ayrı köşelerde lafını söylediğinde gözlerim kapalı o maçı düşünürken neden birini bile yakalayamadı diye düşündüm yıllarca. İnsan ortada dursa bile biri çarpardı diye düşündüm uzun süre. Ve hala.

7 Aralık 2010 Salı

Surinamlı Hollandalılar ve Devşirme Futbol

Futbolun evrenselleştiği yılların kapımızı çalmaktan çok öteye geçtiği bu dönemde konuşulan devşirme ulusal takım oyuncusu olgusu artık bazı ülkeler ve ekoller için fazlasıyla doğal bir süreç. Örneğin Almanya'nın futbolda sahip olduğu Polonya ve Türkiye kökenli milli oyuncular yanlarına Afrika kıtasından üyeleri de katınca güney afrikadaki dünya kupasının 23 kişilik kadrsounda 10'dan fazla bir sayıya ulaşmış oldular. Basketbolda ise örneğin avrupa şampiyonluğunu sürpriz şekilde kazanan Rusya'da siyahi bir amerikalı oyun kurucu J.R Holden'ın varlığı ilk başlarda Rusya'da kabul görmekten fazlasıyla uzaktı. Konumuza gelecek olursak hepsini yakından tanıdığımız Surinam doğumlu Hollandalı futbol yıldızlarına birlikte göz atacağız.Bir orta saha olsun ki içinde Rijkaard, Gullit, Seedorf ve Davids istenmesin. Evet dört isim de ilk akla gelen Surinamlılar. Gerek savunma yetileri gerekse son günlerin moda tabiri ile oyunu her iki yönüyle oynayabiliyor olmaları hepsini gelmiş geçmiş en iyi futbolcular arasına çoktan sokmuş durumda. Seedorf halen futbol hayatını sürdürmekte iken Davids'de yeniden futbola dönme kararı ile bizleri fazlasıyla sevindirdi. Ülkemizden geçen ve çoğu kişi tarafından eleştri oklarına maruz kalan Rijkaard ise bence kaybettiğimiz değerler listesine en üst sıralardan giriş yaptı. Los Angeles Galaxy'den ayrıldığından beri iki yıldır Gullit'de ülkesi federasyonu için çalışmaktan başka birşey yapmış değil.
Hücum hattına gelirsek hayali Surinam milli takımında Kluivert, Hasselbaink ve van Hooijdonk'a sahip bir forvet hattı çok can yakacak gibi gözüküyor, hele ki bu orta sahanın desteği ile. Feyenoord sonrası emeklilik devrinde bile Fenerbahçe ile neler yapabileceğini gördüğümüz bir van Hooijdonk, Barcelona döneminden bebek yüzlü Kluivert ve Chelsea'da Zola ile Dessaily'nin taşıdığı takımın gol yükünü çeken Hasselbaink gerçekten de dönemlerinde iz bırakarak futboldan koptular. Savunma hattında ise daha ziyade hücuma yakın olan ve halen faal olan oyuncular geliyor aklıma. Drenthe ve Emanuellson. Melchiot, Reiziger de cabası. Nigel de Jong ve Engeleaar da yukarıdaki efsane orta sahaya yedek olsalar da oldukça kaliteli isimler. Hücum hattı için bir faal oyuncu da Liverpool'da istediği şansı bir türlü bulamayan Ryan Babel. Ten Cate'yi de unutmak olmaz hayali Surinam milli takımında elbette.
Hollanda ve Almanya gibi futbol tarihinde baş köşede yer alan ekollerde durum böyle iken, ülkemizde yaşanan tartışmalar bazen gerçekten de fazlasıyla can sıkıcı olabiliyorlar. Açıkçası çok fazla fayda sağladığına inanıyor olsam da Aurelio, Vederson ve Nobre gibi belli bir yaş üzeri oyunculara karşı soğuk bakmaktayım. Ancak şu aralar herkesin dilinde olan Emenike gibi kültürümüze erken yaşlarda adapte olabilme imkanı bulunan genç ve potansiyelli bir kaç oyuncunun pozitif etki yapacağı aşikar. Tüm bunların yanında dünyanın konuştuğu Mesut Özil gibi gurbetçilerimizi iyi bir şekilde tarayamamış olmamız da kurumsallaşmadaki eksikliklerimizin sebebidir diye düşünüyorum. Oyuncu devşirme için Hollanda-Surinam iş birliğinden yola çıkmış olsak da bizim de dikkaten almamız gereken bir konu bu. Üstelik Almanya gibi kadronun yarısı da değil bize gereken.

3 Aralık 2010 Cuma

Tarihten Kesitler 1: Manchester United-Galatasaray

93' sezonunda şampiyonlar liginde son 8 takıma kalma mücadelesinin ilk maçıdır. Cork City'yi eleyen aslanımız kurada Man. Utd'ın geldiğini görünce telaşlanmıştır doğal olarak. Adamlar o zamanlar İngiltere'nin dolaylı olarak da dünyanın en iyi takımlarından biriydi. Rakip 5 mi atsak 8 mi atsak diye düşünmekteydi. Hatta başkanları 'bu maç formalite biz zaten bu kupayı %90 kazanacağız.' demekteydi. Sonra babayı aldı gerçi kendisi. Neyse maça dönelim.


Kalecimiz Hayrettin Demirbaş'ti önce onu söyleyelim. Nasıl zor koşullarda oynadığımız anlaşılsın yani. Dakikalar 2'yi gösterirken 1-0, 14'ü gösterirken ise 2-0 olmuştu. 'Hay anasını 10'a gider bu maç' sesleri duyulmaya başlanmıştı.

Dakikalar 22'yi gösteriyordu Tgrt'nin sağ üst köşesinde. Ümit Aktan ince sesiyle 'Ariiiiff' diye bir bağırdı baktık 2-1 olmuş. Akabinde Ümit Aktan'dan inciler gelmeye başladı zaten. 'Şımaykıl dünyanın en iyi kalecisi ama bizim Arif de öyle bir vuruyor ki köşedeki örümceği alıyor...Şımaykıl değil bütün maykıllar gelse o golü ordan alamazdı.' Bu söz de efsane oldu zaten daha sonra.

Akabinde manchester savunmasının anlaşmazlığından doğan pozisyonda Kubilay Türkyilmaz boş kaleye giden topa deparlayıp son anda dokunmuş golü de hanesine yazdırmıştır. 2-2 oldu bu golle skor.


İkinci yarı oldu. Nasıl bastırıyor Galatasaray. Arif sol kanattan aldı uzaktan vurdu. Şımaykıl'ın yanından geçti. Direğin içine çapıp geri döndü. Binlerce küfür gelirken bir de baktık ki Kubilay orda duruyor. Ümit Aktan'ın 'gooooool' sesleri arasında 3-2 oldu durum. Aman tanrım Old Trafford'da Manchester United çimlere gömülüyordu.


Derken 82.dakika'da Fransızların hırçın çocuğu Eric Cantona 3-3 yapıyordu skoru.

Maçtan önce '8 atarız 10 atarız tısısı' diye gülen Man. Utd başkanı gelip Alp Yalman'a 'Tebrik ederim.' der. Alp Yalman da bir İngiliz soğukluğuyla 'Asıl ben sizi tebrik ederim bu kadar iyi oynayacağınız tahmin etmemiştim.' diye lafı sokar. Bizim de içimizin yağları erir.

 

Ertesi günkü gazeteler ise Alp Yalman kadar soğukkanlı duramamışlardır.