Pages

2 Ekim 2010 Cumartesi

Güzel Bir Kadıköy Akşamı

Bir Galatasaray'lı olarak güzel bir zemin, güzel bir futbol, güzel bir maç izlemeyi özlemişim onu farkettim bu akşam Fenerbahçe'nin Gençlerbirliğini 3-0 yendiği maçta. 

Serin bir İstanbul akşamında yemyeşil bir zeminde Fırat Aydınus'un vazgeçemediği toplu düdüğünü üflemesi ile başladı Fenerbahçe Gençlerbirliği maçı. Geçen sene Galatasaray'ın Avrupa Ligi macerasını bitiren adam Caner sarı saçlarıyla daha uyumlu Fenerbahçe formasını giyince nasıl olduysa orta yapmasını öğrenmiş ve hünerlerini göstermek için sabırsızlanıyordu.


Gençlerbirliği'nin artist hocası Thomas Doll'un talimatıyla henüz 3.saniyede faul yapmaya başlayan Gençlerbirliği fubolcuları hakemin sarı kartını kullanmayı sevmemesi üzerine alışkanlık haline getirdiler. Maçı izlediğim kahvedeki abinin 'kara t.şaklım' diye sevdiği Dia ve Niang'ın iyi oyunları ile topu ileriye taşımaya çalışan Fenerbahçe'de ilk pozisyon Alex'in sağ ayağının burnuyla kaleye yolladığı ancak direkten dönen topu ile gerçekleşti. 

Orta yapmayı öğrenen Caner'in soldan ortasına Hakan Şükür tipi çağdaş kafayı vuran Niang ilk golü filelere yolluyor ardından hiç vakit geçirmeden bir kara tren edasıyla soldan yüklenip iki üç kişinin belini kırdıktan sonra bir golü de Aykut'un kendi kalesine atmasını sağlıyordu. Gerçekten iyi adamdı bu Niang, Galatasaraylıları Selçuk'tan bile daha fazla korkutacak bir adam çıkmıştı sonunda Fenerbahçe'de.


Gençlerbirliğinde eski Galatasaraylı Serkan Çalık her aldığı topla şöyle bir hareketleniyor ama arkadaşlarının ona aldırmamasıyla tek başına kalıp topu kaybediyordu. İlk yarı bu skorla biterken Emre her pozisyonda Ali kıran baş koparan'lık yapmayı sürdürüyor adeta 'sarı kart görmeden rahat uyuyamıyorum abi' diyordu içten içe. 

İkinci devre başlarken açıkçası kimse bu kadar sıkıcı olacağını tahmin etmemişti maçın geri kalanının. Ama öyle olmuştu işte. Ülkenin çeşitli yerlerinde bu maçı İddaa'da üst işaretleyen bünyeler 'abi 25 dakkada 2 gol geldi, 1 tane daha atamazlarsa nah şuraya yazıyorum bırakırım bu iddayı' gibi ertesi gün unutulup '427 ne olur Mahmut abi, 0'dan 1 olur mu?' sorularına yerini bırakacak cümleler sarfediliyordu.




İkinci yarıda 'abi bu Selçuk nasıl Volkan'dan uzun olabiliyor?' sorulu tartışmalarla geçerken maç boyunca sürekli arkadan tekmeler savurmasıyla Fenerbahçeli seyircilerin kulaklarını çınlatmasıyla 'hayırdır' diyen Jedinak kırmızıyı görüp takımını on kişi bırakıyor, Seçluk-Dos Santos ve Dia-Kazım Kazım değişiklikleri ile takıma biraz hareket geliyordu. Bitime 2 dakika kala Gökhan Gönül ne hikmetse sol açıktan kaçıyor ve Dos Santos'a boş kaleye bırakması için pası veriyordu.

Gençlerbirliğinde oyuna giren Hurşut Meriç topla ilk buluştuğunda şık bir çalım atmak isterken topa basıp düşüyor önümdeki 7 yaşındaki veletin 'hurşut turşu oldu hehehe' diye dalga geçmesine maruz kalıyordu. Sonuç olarak güzel bir maç oluyor Fenerbahçe 3 puanı bir klasiği yerine getirerek 3 golle alıyor taraftarının Kadıköy'den mutlu ayrılmasını sağlıyordu.

Hiç yorum yok: